Türkiye gibi gelişmekte olan bir ülkede insan hakları ve kadın hakları olguları toplumdaki karşılıklarını yeni yeni bulmakta ve kadın mahkûmların bu hak sürecinde kendilerine düşen payı almakta henüz çok geride kaldıkları bilinmektedir. Bu konuda yapılacak çalışmalar ve geri-bildirimler kadın mahkûmların bireysel ve kurumsal haklarını aramada cesaretlerini arttıracak ve yaşama tutunmalarını sağlayacaktır.
Kadınların şiddet ve saldırganlık öğesi içeren davranışlara hedef olma sorunu, kadın hareketleri ile gündeme gelmiş olmakla birlikte, kadın suçluluğu da bir sorun olarak tarih boyunca süre gelmiştir.
Kadınların cezaevine girişte çok sayıda sağlık sorunu olduğu ve sonrasında da bu sorunların sürdüğü belirtilmiştir. Avusturalya’da yapılan kadın mahkûmlarla ilgili çalışmalarda; %71-90 oranlarında madde bağımlılığı, depresyon, anksiyete, kişilik bozuklukları, şizofreni tanılarını içeren psikiyatrik hastalıklar aşırı görülürken diğer hastalıklar bu kadar yaygın değildir.
ABD Adalet Bakanlığı’nın 1999 verilerine göre; eyalet cezaevlerinde bulunan kadın mahkûmların %23.6’sı, federal cezaevlerindekilerin %21.5’i ve diğer cezaevlerindekilerin %22.7’sinin psikiyatrik hastanede kalma öykülerine, zihinsel ve ruhsal durumlarını sorgulayan öz-bildirimli anketlere dayanarak zihinsel olarak hasta oldukları kabul edilebilir. Toplumdaki kadınlarla karşılaştırıldığında kadın mahkûmların depresyon ve anksiyeteyi %90 gibi çok yüksek düzeylerde yaşadıklarını rapor etmişlerdir.
Araştırmanın temel amacı, kadın hükümlülerin cezaevi sürecinde ve tahliye sonrasında toplumsal yaşamda ihtiyaç duydukları gerek zihinsel gerekse fiziksel sağlıklarının mevcut durumunun korunması ve daha iyi bir düzeye çıkartılması için sporun birey üzerindeki etkilerinin incelenmesidir.
|